Tuesday, March 13, 2012

BUNLAR HUZUR VERİYOR

Seyehatimin başlangıcını buradan, evin, çocukların ve daha birçok şeyin ayarını yaparak, çok yorgun ve telaşla yaşarken, orada havalanına iner inmez telaş yerini dinğinliğe, sükunete, rahatlığa bırakıyor. Sebebini hep merak eder, sorumluluklardan bir süreliğine de olsa uzaklaşmanın verdiği rahatlık diye düşünürken, başka keşiflere kapı araladım bu seyahatte.

Sabırları, nezaketleri, güleryüzleri, hertürlü en ufak memnuniyetsizlikte çözüm üretmeleri, müşteriye karşı güleryüzlü ve dürüst davranışları Amerikalılar'a sempati duymama sebep özelliklerinden birkaçı. Kuralların hiçbir polise ihtiyaç duymadan yerine getirilmesi ise hayranlığıma mazhar bir diğer konu. Gece yarısı kırmızı ışıkta, bomboş yolda geçmeden bekleyen araçlar ise işte hayretimdir bu. Akşam erkence evlerine çekilmeleri, sabah güneş üstlerine doğmadan yollardaki izdiham, bu değil midir bizlere de salıklanan?

Girdiğiniz bazı restoranlarda , dizlerinin üzerinde masanıza eğilerek sizden isteklerinizi memnuniyetle, ardarda sıralayan, kimi zaman getirttiğiniz yemekten memnuniyetsizliğinizi büyük üzüntü ve özürle karşılayan, bunu faturaya da yansıtmayan, sıklıkla yanınıza gelerek herşeyin yolunda olup olmadığını soran güleryüzlü espirili, dinamik garsonların servisleriyle yediğiniz yemeğin keyfinden mi,

Girdiğiniz mağazalarda size çok yakıştı yalanlarına ihtiyaç duymadan, sadece 'Yardımcı olabileceğim birşey olursa adım şu' demelerinden, etrafınızda dolanarak sizi rahatsız etmemelerinden mi,

Kalabalık yerlerde kapılardan girerken, çıkarken mutlaka arkalarına bakıp gelen varsa kapı tutmalarından, teşekkür etmelerinden mi,

Biryere geçilecekse önceliği size teklif etmelerinden mi,

Eğer siz birşeye bakıyorsanız sabırla arkanızda beklemelerinden, en fazladan özür dileyerek önünüzdeki şeye uzanmalarından mı,

Birtek kasada bekleyen, üstelik belki de az sonra başlayacak seminerlerine rağmen ''Ne bu böyle, bir kasa mı olur? Yok mu başka bakacak kimse? diye palazlanmamalarından mı,

Marketlerde kasiyerlerin aldıklarınızı sakince ve itinayla, düzgün yerleştirilmiş poşetlere yerleştirmesinden mi,

Eğer yaya iseniz önceliğin kesinlikle size verileceğinden emin olmanızdan mı,

Yollarda olur olmaz yerlere park etmiş, en olmadık yerlerde yön değiştirmeye çalışan araçlarla cebelleşmediğinizden mi,

Üzeri haddini aşan yüklerle sarılı, hem çevre kirliliğine hem de can güvenliğine tehdit yük araçlarının olmamasından mı,

Ortalıkta dolaşan sincapların, kimi yerlerde ceylanların size mutluluk veren süpriz çıkışlarından mı,

Çocuklarının birer olgun edalı, oldukları yerde en ufak taşkın, rahatsızlık verici davranışlarının olmamasından, son derece güvenli de durmalarından mı,

Hayır sadece birinden degil hepsinden ben bu insanların medeniyetine bayılıyorum, orada geçirdiğim tatilden huzurla, sabırla dönüyorum.

Her nekadar bu büyü daha havalanında bozulsa kendinizi hızlı, gergin adımlarla hareket eden ve birbirini hiç te önemsemeyen kendi vatandaşlarınızın içinde bulsanız da burası vatanım diyor, oradaki medeniyeti, saygıyı kendi ülkeniz, insanlarınız için de diliyorsunuz.

Bu olay bana Dr. Senai Demir hocamın şu sözlerini hatırlatıyor; 'Ne zaman ki müslümanlar birbirleriyle bir öpebilmek, bir dokunabilmek için yarıştıkları Hacerül Esved'in önünde 'Lütfen siz buyrun, yoook hayır önce siz' diye sıralar oluşturacaklar ozaman müslümanca olacaklar'. Bu sözün üzerine düşünüyorum da kastettiğim müslümanlara takılan müslümanlık degil, bir de gerçek müslümanlığı bilseler kimbilir bu insanlar daha nasıl olacaklar? O cennetten gelme taş değil mi ki pırıl pırılken insanların günahlarıyla kararan?

'Yaradılanı sevseydik Yaradandan ötürü', hadi sevemedik, sadece saygıyla, hoşgörü ve nezaketi harmanlasak bu huzuru bizler de haketmiyor muyuz? Mutlu insanların çoğaldığı huzurlu geleceklere...

1 comment:

  1. çok güzel yazı olmuş.. lütfen biraz daha bu tip çarpıcı örnekler verin, verin ki biz de uygulamaya çalışalımç sanki bir geziye değil de terapiye gitmişsiniz gibi... ne güzel..

    ReplyDelete