Wednesday, September 14, 2011

AMİSHLERİN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ



Amishlerle ilgili sorumuza "If you wanna feel sory for 'em, you can go there." diyordu Amerikalı garson. Amerika'da birkaç eyalet ve Kanada'da yerleşim gösteren Amishlerin yaşamlarını merak ediyordum. Yağmurlu ve soğuk bir kış günü olmasa, ' Eğer onlara acımak istiyorsanız gidebilirsiniz.' espirisine aldırış etmeyecektim. Gidenlerden dinlediğim ve okuduğum haliyle teknolojiyi rededişleri abartılı da olsa huzuru, dayanışmayı, paylaşmayı, en önemlisi de dogallıgın her türlüsünü hayatlarına nakşetmiş bir topluluk Amerikalı Amishler.

Teknoloji kullanımını sınırlayarak insanlar arasındaki duygusal yakınlığın artacağına inanan bu insanlar, teknolojiyi kesinlikle redediyor; elektrik, telefon, araba da dahil hiçbir çeşidini kullanmıyorlar. Hatta abartarak çocuklarının lise seviyesine kadar temel dersleri aldıktan sonra egitimlerini de onaylamıyor, okula göndermiyorlar. Gerekçe Amerika'daki mevcut sistemin çocuklarının ahlaklarını bozacagına inanmaları.

Farklı kıyafetlerin alçak gönüllüğü azalttığına, ayrımcılığa neden olduğuna inandıkları için siyah rengin ağırlıkta olduğu süsten uzak, basit çizgilerden oluşmuş kıyafetleri tercih ediyorlar. Fotoğraf çektirmeyi istemiyorlar, fotoğrafların onları yanlış bir gurur içine sevk edeceğine, bunun da topluluklarına zarar vereceğine inanıyorlar. Evleri, Amish insanları için yaşamın merkezi. Basit dekorlardan oluşan bu evler için aslolan temizlikleri ve işlevsel olması. Topluluktaki birliktelikleri kendileri için en büyük güvence. Bu nedenle de herhangi bir sosyal güvenceden bile yararlanmıyorlar. İmeceye çok önem veriyorlar.

Yapay mekanlarda yapılan egzersizler yerine hem işlerini yapabilecekleri hem de bedenlerini sağlıklı kılan bir yolu -çiftçiliği- tercih ediyorlar.Tarım ve marangozlukta uzmanlar. Amishler tarafından üretilen her ürün, büyük şehirlerde inanılmaz ilgi görüyor. El yapımı ağaç işleri çok büyük paralara satılıyor ancak onlar bir ürünün değerinden fazlaya satılmasının günah olduğuna inanıyor. Toprakla yaptıkları işleri bir temizlenme olarak görüyorlar. Onlara göre Tanrı insanı sade bir yaşam için yarattı ve böylece kendilerinin de özel olarak dış dünyadan korunduğuna inanıyorlar. Diğer taraftan Newyork'ta Manhattan'lı aşçıların büyük ilgi gösterdikleri ve ilk biten pazar tezgahları da Amishlerinki. Çünkü yetiştirdikleri ürünler tamamen doğal, usulüne uygun ve...

Yazmaya bu kadar ara verdikten sonra Amishlerle ilgiyi nasıl kuracağım diye meraklandıgınızı sezer gibiyim:)
Bayramda ve sonrası bir hafta Şile yakınlarında, yazları vakit geçirdiğimiz evimizde bulunduk. İzmir'den gelen kardeşim, sevgili eşi ve yegenlerimle birlikte anısı bol Ramazan'ın son birkaç gününü ve bayramı, uzak olmasına karşın da ziyaretimize gelen sevenlerimiz ve sevdiklerimizle dolu bir bayramı bu evde geçirdik. Coşkusu, ikramı, rahatı iyiydi ancak bir kusur vardı bu evde, internet yoktu, telefon bağlı degildi :( Cep telefonun da paketi tam da bu arada bitince ne yapılır? Sizde yoksa birinde mutlaka teknoloji işler durumda ancak dökme suyla değirmen de dönmüyor. Gel de Amish'leri anma.

Onları anmam için ikinci sebep de, mutfağımın doğallıktan yana en mutlu dönemi yaşıyor olmasıydı. Orhan ustanın bostanından, özellikle kendi topladığım sebzelerle yapılan yemeklerin lezzetlerini, tertemiz sagılmış sütle mayalanan yoğurt ve sütlacın tadını, günlük yumurtaların rengini tarif etmemin zorlaştıgı satırlar bunlar. Unutmadan tohuma dönmek üzere olan yemeklik kabaktan yaptıgım reçeli daha yazmadım bile... Herkesin bir zaafı olur ya benim zaaflarımdan biri de sağlıklı yaşam için doğal mutfak. Teknolojiyi kullanamayıp notlarımı zamanında yazamasam da doğal yaşamın içinde olmak hepimizi mutlu etti.

Başa dönecek olursak Amerikalı garsonun da Amishlerin ürünlerine hayranlığı aşikardı. 'Hindileri, yumurtaları, sebzeleri harika ama kart kullanmıyorlar, "Borcunu da mektupla gönderirsin diye söylüyorlar" delirmiş olmalılar, bu teknolojide postahaneyle mi ugraşılır?' diyordu.

Evet teknolojiye karşı itirazlı yaşamları abartılı, ancak yüksek sesle dahi konuşmadıkları yaşadıkları bölgelerde hiç güvenlik görevlisi bulunmaması, huzurlu yaşamları içinde 18 yaşına geldiklerinde öğrettikleri ilkelerden başkalarını da seçebilme özgürlüğüne rağmen bu hayatı tercih eden gençlerinin olması, onlara gerçekten acımamız gerektiğini mi düşündürüyor? Yoksa düşünülecek olan kendini çağın gereklerine fazlaca kaptırmış, teknolojiyi keyfine, ihtiyacına son sürat kullanan ve hâlâ birşeyleri yetiştiremeyen biz günümüz insanı mı?... Birlikte düşünelim istedim :)

Dogallıkla ve huzurla...

No comments:

Post a Comment