Tuesday, December 13, 2011

MENAN CİNLERİ

Cem Yılmaz'ın şovlarına tanıdık olmayan eminim yok gibidir. Kendisinin dediği gibi gülmekten kırılınan! gösterisi sonunda seyredene  sorulunca 'Eee anlat bakalım ne anlatıldı, neye bukadar güldün? 'Cevap veremezsiniz', der kendisi. 'Burdan çıkınca aklınızda hiç birşey kalmaz, buraya gülmeye geldiniz.' Nereden mi aklıma geldi Cem Yılmaz? Tabiki benzer bile değil ama bir okadar gülüp te aklımda çok şeyin kaldığı bir gösteri izledim geçen hafta ve nedense O geldi aklıma.

Okulumuzun gelneksel Aşure Şenliği'nde bu yıl değişiklik yapılmıştı. Van'daki depremzedelerin yararına düzenlenen bu günde,  programda tiyatro vardı.

Aile birliğimizin şimdiye kadar düzenlediği pekçok anlamlı, eğlenceli organizasyon olmuştu. Olmuştu olmasına da bu sefer ki daha bir başkaydı. Hemen öncesinde tiyatromuzla ilgili yazımın arkasından, gerçek bir tiyatro seyretmek mi bana bukadar hoş geldi? Bence hepsi bu değildi.

Negüzel birçok tanıdığımla  görüşme fırsatı bulduğum günde diğer taraftan da yardım için oradaydım. Oyunun başına kadar düşüncem böyle iken devam eden zamanda birşeyler değişti. Kimi zaman gülme sesleriyle dolan salon çoğu zaman düşünmeye dalıyor ancak tam konsantrasyonla oyunu izliyordu. Fiziki yapısı oldukça müsait okulumuzun konferans salonu şu anda tam dekor ve efektlerle beraber tiyatro salonuydu.


Hekimoğlu İsmail'in aynı adlı eserinden  sahneye alınmış bir oyun bu. Küçük bir koğuş, üç kişi ve iki yatak! Okuma yazması bile olmayan Ruhi düşünce suçundan, diğer ikisi Davut ve Sait ise cinayetten içerdeler. Vakit nasıl geçecek bu küçücük koğuşta? Kimi zaman volta atarak, konuşmak içinse denizkenarına giderek! Volta atmaya karar verirler Davut ile Ruhi. Ne yaptıklarını anlamaya çalışan içlerine yeni katılan Sait'in sorusuna 'Vakit öldürüyoruz' diye cevap verir bizim ikili, 'Zamanı  gelince o bizi öldürecek biz şimdiden vakti öldürüp intikam alıyoruz' diye eklerler muzipçe:)


Aynı koğuşu paylaşan Davud, Ruhi ve Sait'in hikayeleri anlatılan. Yurdumun insanının kostüm ve şiveleriyle oldukça başarılı tasvir edildiği oyunda Sait'in ölümden sonraki hayatı sorgulayışına gülerken, aldığı cevaplara çoook düşünerek şahitlik ediyorsunuz özellikle ikinci yarıda. Okuduklarının ve göremediğinin yokluğuna inancının Sait'te biriktirdiği boşluğa, koğuşta okuduğu kitabın verdiği cevaplar. Ve onun aldığı cevaplarda kendi yerinizi arayışınız...

Evet bir yandan göz yaşlarınıza engel olamazken, öbür yandan kahkahanızı tutamadığınız ama çıkınca aklınıza daha da yer eden bu oyun için söylenebilecek yeğane şey Bağlarbaşı Kültür Merkezi'nde son iki hafta sonu kalan oyuna gitmeniz gerektiği. Üstelik bu yazımı okuldaki gösteriden sonra bilet alıp ikinci kere seyretttikten sonra, aynı duygularla yazdığımı da eklemeliyim.

Şimdiden iyi seyirler...





No comments:

Post a Comment