Friday, August 12, 2011

DİŞ KİRASI


Ramazanda iftarlaşmak ramazanın varlığını ne güzel yaşatır. Geçen yıllarda yeniden canlandırmaya çalıştıgım 'Diş kirası' gibi miras geleneklerle iyiden zevklenir iftar akşamları. Ne midir diş kirası? İzah edeyim.

Osmanlı döneminde zengin köşk veya konaklarda iftara davet edilen misafirlerin yanında fakir halk için de sofralar hazırlanırmış. Ev sahibi davet ettigi misafirleri için iftar sonrası verilmek üzere, kadife keseler içerisinde gümüş tabaklar, kehribar tesbihler, oltu taşlı ağızlıklar, gümüş yüzükler, fakir fukaraya ise zenginlik ve cömertliğine bağlı olarak yine keseler içinde gümüş akçe veya altın paraları diş kirası olarak hazırlarmış. Yemeğini bitirenler diş kiralarını aldıktan sonra "Kesenize bereket", "Allah daha çok versin", "Ziyade olsun" gibi dualarla konaktan ayrılırlarmış.

“Diş kirası” denilen bu hediyenin zarif gerekçesi, davetlilerin o gece zahmet edip gelerek, dişlerini eskiterek :) açtıkları oruçlarla ev sahibinin sevap kazanmasına vesile olması,
Esası ise, bu vesile ile muhtaçlara yardımda bulunmak, onları sevindirmekmiş.

İncitmeden, cömertçe, nazikce uygulanan bu gelenegi yaşatmak, bizlerin geçmişe ve geleceğe borcumuz. Üstelik sıkıntıların hafızalaramıza bukadar işlendiği bir zamanda birbirimize tebessümü ve sıcaklığı arttıracak jestlere ne kadar ihtiyacımız var değil mi? Bu jestler yeniden icad edilesi de degil, zaten mirasımızda var...


Bu yıl bir yandan ülkemizde insanlığın ölmediğini gösteriyor, bir yandan da insanlığımızdan utandığımız dramı hergün boardlarda, haberlerde, görüyor,duyuyoruz. İnanıyorum ki Afrika'da yaşanan bu acı gerçek hepimizi düşünmeye sevk ediyor, yardımlarımızla beraber iftar ve sahurlarımız da daha iktisatli ve insaflı menülerle hazırlanıyor???

Böyle bir durumda tarif vermekte bile suçluluk duyuyorum. Ancak biliyorum sahip olduğumuz nimetleri de şükrünü eda ederek, layıgıyla değerlendirme sorumluluğumuz var.

16 saat açlığın sonrasına suyun yanında bir de çorba olsa başka birşeyi çok aramayanlardansanız bizim gibi, nefis bir çorba tarifi vereceğim sizlere, tarhana çorbası. Her yigidin nasıl bir yoğurt yemesi varsa her hanımın da bir tarhana çorbası yapış usulü var :) Bu da benim usulüm:

MALZEMELER
Her kişi için 1 çorba kaşığı tarhana
1 çay bardağı süt
Su
Tuz
Domates salçası yada püresi
1 adet yeşil ve kırmızı biber
1 tatlı kaşığı kuru nane
Kırmızı pul biber
1 kepçe kavrulmuş kıyma
Tercihen haşlanmış nohut

YAPILIŞI
Önceden ıslatılan tarhana, süt, tuz, (tarhananın rengine bağlı) kaşığın ucunda salça ve yeterince su ile güzelce karıştırılır, pütürsüz kıvamda pişirilir, kabuklanmaması için tencerenin kapağı kapatılır. Ayrı bir kapta ise ince kıyılmış biberler ve diğer malzemeler çok az su ve salça yada püre ilavesi ile pişirilir. Servis tabağına alınan çorbanın ortasına bu sostan bir kaşık eklenerek ikram edilir.

Yagsız olmasına karşın lezzetinden ödün vermeyen bu tarifi arzu ederseniz sos malzemeleriyle çorbayı birlikte kaynatarak ta servis yapabilirsiniz. Ancak hem sade hem de soslu halini birlikte tatmak isterseniz verdigim tarifi denemelisiniz. Çorbayı pişirme usulünüz kadar tarhananın kuru malzemeleri ve hazırlıgı da çok önemli. Benim lezzet sırrımın başında da annemin hazırladıgı tarhananın etkisi çok büyük. İkinci kâsenin istenecegi bu nefis, doyurucu ve besleyici çorbayı içerken, misafirleriniz için diş kiranızı da hazır etmeyi unutmayın !:)

Sevgiyle...


1 comment:

  1. Ellerine sağlık. Anneciğininde ellerine sağlık. enfesto erişteside en az tarhanası kadar leziz. A. CAYK.

    ReplyDelete